“Milli” görünen “Gayri Milli” düşünce
- İlker Tan
- 7 Eyl 2021
- 2 dakikada okunur
Düşünmüşsünüz, bulmuşsunuz, üzerinde çalışmış, önemli zaman ve para harcamışsınız ve teorinizi pratiğe dökmüşsünüz. Laboratuvar koşullarında deneylere tabi tutmuş, yetmemiş, bunu endüstri koşullarında denemiş sonuçlarını analiz etmiş, ürünü düzeltmiş, geliştirmişsiniz. Bu sürecin sonunda tüketicinin kullanması için pazara sunmuşsunuz. Bulduğunuzu da yasaların hak tanıdığı üzere adınıza tescil ettirmişsiniz. Adınız ‘mucit’, bulduğunuzun adı ‘buluş’ olmuş ama siz Türkiye’ de ofisi olsa da en nihayetinde yabancı uyruklu bir şirketsiniz…

O da ne! Bir zihniyet çıkmış, kopyalamış buluşunuzu, kanunen suç işlemiş işlemesine de genel ahlaka uygun olmayan bu davranışını da savuşturmak adına “Ben bunu ilk kez değil yıllardır yapıyorum. Sadece sizin ürününüze değil birçok firmanın ürününe rutin olarak yapıyorum ve bunu da çalıştığım şirket ve milli menfaatlerimiz için yapıyorum.” Diye savunabiliyor. Bu düşüncenin iz düşümünde, Türk Patent Enstitüsünün, kendi şirket menfaatlerine hatta milli menfaatlerimize karşı çalıştığını düşünüyor.
Kopyayı yaşatan aslıdır. Asıl olmaz ise kopyaları var olamaz. Ayrıca birebir aynısını yapamadığın ve binlerce teste tabi tutamadığın zaman sistemin aslına zarar verirsin. Aksamalara, arızalara dolayısıyla para, emek, zaman kaybına yol açarsın…Sen kopyaladıkça, yeniler oluşamaz, yeniler oluşamayınca aslında sen de en son kopyaladığınla yetinirsin. Yani eskirsin. Devir değişir ama sen eski teknoloji ile yerinde sayar halde kalırsın. Patentini kırmak için büktüğün ürünün kulağı, ağzı, burnu olmaz fark etmeden kendi belini kırarsın.
Tamam! Sen bu şirketi yabancı uyruklu diye milli bulmuyorsun. Dolayısıyla ‘Koyuver gitsin taklit ediverelim makinayı’ diyorsun. Ben bunun aynısını sanayide yaptırırım hem şirketim kazanır hem de dövizimiz memlekette kalır, elin gavurunu zengin mi edeceğiz” diye düşünüyorsun. Ürün ve marka sahibi yabancı bir şirketin Türkiye’de ne gibi faaliyetleri var ve nasıl bir katma değer oluşturuyorlar, mesele düşündüğün gibi mi bir bakalım?
Ürün ve marka sahibi bu yabancı uyruklu şirketin Türkiye’de binası var. Yani kiradan doğan stopaj olarak vergi ödüyor. Kaliteli iş imkanları yaratıyor ve istihdam ettiği Türk mühendis, tekniker, uzman, sekreter, şoför ve diğer tüm elemanlarının maaşlarını ve bu maaşlardan doğan diğer vergi ve SGK primlerini eksiksiz ödüyor. Bu ofislerinin mecburi harcama kalemleri var. Bunları satın alıyor, bu işlemlerden doğan vergileri ödüyor. Satış ve pazarlama faaliyetleri amacıyla seyahatler yapıyor.
Bunlar için ayrıca bedel ve vergileri ödüyor. Ürettiği makine ve ekipmanları ithal ediyor. Doğan vergi ve harçları ödüyor. İthal ettiği malları taşıma firmalarıyla naklediyor ve ekonomiye ayrıca büyük katkı sağlıyor. Yetmiyor, ürünlerin bir kısmını burada millileştiriyor. Yani bazı parçaları burada imal ediyor ve ardından birleştiriyor başka ülkelere ihraç ediyor. Bir yıl içerisinde elde ettiği bütün gelirleri üzerinden ayrıca gelir vergisi ödüyor. Ülkemizde elde ettiği gelirlerin önemli bir kısmını eğitime, araştırmaya ve geliştirmeye ayırıyor ve bu çalışmalardan yine önemli buluşlar ve inovasyonlar yaratıyor.
Ayrıca mutlaka belirtmeliyim ki bütün eylem, işlem ve ticari faaliyetlerin tamamı ödünsüz ve tavizsiz bir şekilde kontrol ve kayıt altında tutuluyor. Dolayısıyla hiçbir suretle vergi kaçırılmıyor, kaçırılamıyor…
Peki ya sizce çalıp çalıştırma fikrini benimseyen, kendine hayat felsefesi haline getiren, “kopyacı” zihniyetler, devletten; “devletinden” dolaylı ya da doğrudan vergi kaçırmazlar mı?
Vatana, millete, memlekete, devlete hizmet ettiğini zannederek ürününü taklit ettiğin bu şirket de aslında sapına kadar milli ve yerli bir müessesedir.
Dolayısıyla aslında sana ve senin menfaatlerini koruduğun şirketine de hizmet etmektedir. Hadi bunu da anlamıyorsan, sana kolay gelsin…
Bul Buluştur, Tak Takıştır, Çal Çalıştır…
Comments